Karlı Tepelerin Işıltısı
Bir varmış, bir yokmuş… Uzak diyarlarda, bembeyaz karlarla kaplı, uçsuz bucaksız bir ormanın kalbinde yaşayan minik bir kutup ayısı ailesi varmış. Bu ailenin yaşadığı tepeler öyle beyazmış ki güneş vurduğunda kristal gibi parlayıp gökyüzünün renklerine bürünürmüş. Kış mevsiminin en soğuk gecelerinde bile, bu tepelerin etrafında bir masal havası eksik olmazmış.
Bu ailenin en küçük üyesi olan Kutup, çok meraklı bir ayıcıkmış. Her gün, yuvasından çıkıp çevresindeki dünyayı keşfetmeye bayılırmış. Onu en çok büyüleyen şey ise gökyüzündeki sayısız yıldızlar ve içini ısıtan masmavi geceler olurmuş. Kendi kendine, “Bu kadar çok yıldız nasıl gökyüzünde asılı kalabiliyor?” diye sorar, her akşam yeni bir yıldızı yakalamayı hayal edermiş.
Bir gün, Kutup’un annesi ile babası ona özel bir haber vermiş: “Bu sene kış festivali yaklaşıyor! Ormanın her yanından tüm hayvanlar bir araya gelecek ve büyük bir çam ağacı süslenecek. Ağacın en tepesine de parlak bir yıldız konulacak.” Kutup bu haberi duyar duymaz heyecanla yerinde zıplamış. Çünkü kendisinin en büyük hayali, o parlak yıldızı gökyüzünden alıp ağacın tepesine yerleştirmekmiş.
Ancak ailesi, “Gerçek bir yıldızı alıp ağaca koymak mümkün değil. Yıldızlar çok uzakta ve onları gökyüzünden indiremeyiz,” deyince Kutup’un heyecanı biraz sönmüş. Yine de içinde bir umut varmış. Bir süre sessizce düşünmüş, sonra gözlerini annesiyle babasına dikerek, “O zaman ben de yıldız kadar parlak bir ışık bulacağım!” diye fısıldamış.
Ertesi gün, Kutup ve ailesi karlarla kaplı ormanın içlerine doğru yola koyulmuş. Amaçları, festivalde süsleyecekleri çam ağacını seçmekmiş. Ormanın derinliklerinde, kocaman ve gümüşi bir çam ağacı bulmuşlar. Dalları o kadar sık ve gösterişliymiş ki, üzerine kar yağdıkça daha da göz alıcı bir hale bürünüyormuş. “İşte bu tam bize göre!” diye bağırmış Kutup. Babası da merdivenleri hazırlayıp ağacın üst kısımlarını kontrol etmiş. Her şey yolundaymış, festival için bu ağacı kullanmaya karar vermişler.
Festival hazırlıkları başlamış. Hayvanlar ormanın dört bir yanından gelmiş: Tilkiler rengârenk kurdeleler getirmiş, sincaplar minik fenerler asmış, baykuşlar şarkılar söylemiş. Kutup, arkadaşlarıyla birlikte çam ağacının dallarına ışıltılı boncuklar ve kar taneleri şeklinde süsler yerleştirmiş. Ama hâlâ en tepeye koyacak o “özel ışık” eksikmiş.
Gece olduğunda, gökyüzü yıldızlarla dolup taşmış. Kutup, ağaçtan biraz uzakta durup semayı seyretmeye başlamış. Tam o sırada, parlak bir kayan yıldız gökyüzünden süzülerek göz kamaştırıcı bir iz bırakmış. Kutup heyecanla zıplamış ve annesine seslenmiş: “Anne, bak! Yıldız kayıyor!” Bu ışık huzmesi, Kutup’un kalbinde yeni bir ilham uyandırmış. “Gökyüzündeki yıldızı yakalamak zorunda değilim, çünkü yıldızlar bazen bize kendi ışıklarını hediye eder,” diye düşünmüş.
Ertesi sabah, Kutup kar tanelerinin ışıltısını toplayabilmek için aklına dahiyane bir fikir getirmiş. Annesiyle babasına, “Hepimiz kar kristallerinin parladığını görüyoruz, değil mi? Bu kar tanelerinden ve yıldız tozundan kendi ışığımızı yapabiliriz!” demiş. Arkadaşları ve ailesiyle birlikte koca bir kardan küre yapmışlar. Bu küreyi, toplayabildikleri en parlak buz parçaları ve kristallerle süslemişler. Üzerine de kayan yıldızın bıraktığı ışık izini hatırlatan incecik bir toz serpiştirmişler. Sonunda ortaya neredeyse gerçek bir yıldız kadar göz alıcı bir parıltı çıkmış!
Festivalin büyük gününde, herkes toplanmış. Kutup’un babası merdivenle ağacın tepesine tırmanmış, Kutup da heyecanla ellerinde taşıdığı parlak küreyi ona uzatmış. Babası küreyi tam tepeye yerleştirince ormanın ortasındaki çam ağacı muhteşem bir ışıkla parlamış. Hayvanlar alkışlamış, baykuşlar ötmüş, küçük sincaplar zıplayarak sevinç çığlıkları atmış. Kutup, annesiyle babasının yanında durup sevinç gözyaşlarını saklamaya çalışmış.
O gece, ayışığı ve yıldızlar parıldarken, kar taneleri sanki gökten sihirli bir toz gibi dökülüyormuş. Bütün orman, ağacın tepesindeki ışıltılı küreyi seyredip içini huzurla doldurmuş. Kutup da kalbinin sımsıcak olduğunu hissetmiş. Çünkü anlamış ki gerçek sihir, yalnızca yıldızlarda değil, inançta ve sevgide saklıymış.
İşte o günden sonra, her kış festivali geldiğinde, ormanın en parlak ağacının tepesinde Kutup ve ailesinin el emeğiyle yaptıkları “yıldız küre” ışıl ışıl parlamaya devam etmiş. Hayvanlar bu ışığa bakıp umutlanır, karanlık geceleri güzelliğe dönüştüren masal gibi bir hikâyeyi hatırlarlarmış.
Gökteki yıldızlar, karın beyazı ve kutup ayısı ailesinin sevgisi birleşince, ortaya çıkan ışık, ormanın kalbini sonsuza dek aydınlatmaya yetermiş. Ve herkes bilirmiş ki, içindeki cesaret ve sevgiyle bir araya gelince, imkânsız gibi görünen hayaller bile gerçeğe dönüşürmüş.
Kullanıcılar bu masalı da beğendi: Çocuklara Masal