Keloğlan ve Altın Yumurta Sırrı
Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bir köy varmış yemyeşil, içinde de annesiyle birlikte yaşayan, kel kafalı ama akıllı mı akıllı bir delikanlı varmış: Keloğlan!
Keloğlan her sabah erkenden kalkar, tarlaya gider, odun toplar, annesine yardım edermiş. Ama gönlünde hep büyük bir hayal varmış: "Bir gün öyle bir şey bulacağım ki, annemi bir daha asla yoksul bırakmayacağım!"
Günün birinde köyde bir söylenti yayılmış:
"Köyün dışındaki yaşlı çiftlikte yaşayan Bilge Dede'nin kümesinde altın yumurta yumurtlayan bir tavuk varmış!"
Herkes bu tavuktan bahsediyor, ama kimse cesaret edip çiftliğe gitmiyormuş. Çünkü dede çok gizemliymiş, insanlarla fazla konuşmaz, gülümseyip geçermiş.
Keloğlan annesinden izin alıp yola koyulmuş. Dağları geçmiş, dereleri aşmış, sonunda o meşhur kümese varmış. Tam tavuklara yaklaşacakken yaşlı Bilge Dede onu fark etmiş:
— Dur bakalım evlat! Kümese girilmez öyle paldır küldür! demiş, ama gülümseyerek.
Keloğlan şaşırmış ama cesurca konuşmuş:
— Dede, altın yumurtlayan tavuğu görmek istiyorum. Doğru mu bu hikâye?
Dede göz kırpmış:
— Belki doğru, belki değil… Ama herkes altını ister, altının sırrını çözmek ister mi bakalım?
Ve dede, Keloğlan'a bir teklif sunmuş:
— Eğer bu kümesteki tavuklara üç gün boyunca benim söylediklerimle bakarsan, sana bir sır vereceğim. Ama sabır göstermen lazım.
Keloğlan hemen kabul etmiş. İlk gün tavuklara mısır vermiş, suyunu tazelemiş, kümeyi süpürmüş. Ama tavuklardan biri sürekli gagalıyor, diğeri ise kaçıp duruyormuş. Keloğlan sabretmiş.
İkinci gün Bilge Dede demiş ki:
— Bugün sadece sevgiyle yaklaşacaksın. Onlara şarkı söyle, güler yüz göster, kızma!
Keloğlan önce tuhaf bulmuş ama denemiş. Gerçekten de tavuklar sakinleşmiş, sabahki kaçan tavuk gelip kucağına oturmuş!
Üçüncü gün ise dede Keloğlan'ı kümese yalnız bırakmış ve demiş ki:
— Eğer gerçekten gönlün temizse, tavuklardan biri sana bir hediye bırakacak.
Keloğlan o gün sabah erkenden kümese gitmiş, yemini vermiş, sessizce oturmuş. Tavuklardan biri yanına gelip gagasının altından küçük parlayan bir taş bırakmış!
Keloğlan şaşkınlıkla dedeye koşmuş:
— Dede bu ne?
Dede gülmüş:
— Evlat, bu taş altından bile kıymetli. Bu "Sabır Taşı". Onu bulan kişi, sabır ve iyilikle devam ederse, neye el atsa bereketlenir.
— Altın yumurta yok mu yani? diye sormuş Keloğlan.
— Herkes altını dışarda arar, ama aslında altın içeride, sabırda, sevgide saklıdır. Ben sana onu verdim, demiş dede.
Keloğlan taşla birlikte köyüne dönmüş. O günden sonra hangi işe el atsa, bereketli olmuş. Tarlası daha çok ürün vermiş, tavukları daha çok yumurtlamış, köylüler onun sırrını sormuş ama o gülümseyip sadece şu cevabı vermiş:
— Sabır, sevgi, saygı… Altın bunlarda gizli!
Padişah bile onun ününü duyunca, saraya davet etmiş. Ama Keloğlan şöyle demiş:
— Benim altınım burada, köyümde. Annem, dostlarım, doğam ve tavuklarım bana yeter.
Ve gökten üç altın yumurta düşmüş: Biri bu masalı okuyana, biri sevgiyle paylaşana, biri de sabrın kıymetini bilene…
SON
Kullanıcılar bu masalı da beğendi: Çocuklara Masal