/* Masal Title */

image

Keloğlan ve Bilge Dede

Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal iken, pireler berber iken, ben annemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken… Uzak diyarlarda annesiyle birlikte yoksul ama mutlu bir hayat süren Keloğlan yaşarmış.

Keloğlan akıllı mı akıllı, bir o kadar da temiz kalpliymiş. Herkes onun saf göründüğüne aldanır, ama iş zorlaştığında en iyi çözümü hep o bulurmuş. Köydeki çocuklar bazen onunla alay edermiş ama o kimseye kırılmaz, her zaman gülümsermiş.

Bir gün köyün meydanına bir haberci gelmiş. Padişah ferman çıkarmış:

— Kim Bilge Dede'nin sakladığı bilgeliği ve sırrı öğrenirse, onu saraya danışman yapacağım.

Bu sözleri duyan köy halkı heyecanlanmış. Gençler yola çıkmaya başlamış. Keloğlan da annesine danışmış:

— Anacığım, iznin olursa ben de gidip Bilge Dede'yi bulayım. Belki köyümüze bir faydam olur.

Annesi her zamanki gibi dualarla yolculuğa uğurlamış onu.

Keloğlan günlerce yürümüş, ormanlar aşmış, dağlar tırmanmış. Aç susuz kalmış ama yolundan dönmemiş. Sonunda büyük bir ağacın altında bastonuna yaslanmış, gözleri pırıl pırıl bir ihtiyarla karşılaşmış. Bu Bilge Dede'den başkası değilmiş!

Keloğlan saygıyla eğilmiş:

— Bilge Dede, senden öğüt ve bilgi almaya geldim, demiş.

Bilge Dede onu gülümseyerek karşılamış:

— Ey Keloğlan, benden bilgi almak istiyorsan önce üç görevi başarıyla tamamlamalısın. Bir: Karanlık Mağara'dan korkmadan geç. İki: Konuşan Kayayı bul. Üç: Gönlünün sesini dinle.

Keloğlan hiç tereddüt etmeden görevlere koyulmuş. Karanlık Mağara'da yolunu bulmak zor olmuş. Korkmuş ama yılmamış. Mağaranın sonunda göğe uzanan bir ışık görmüş, onu takip etmiş. Böylece ilk görevi tamamlamış.

İkinci görevde ise ormanın derinliklerinde sessiz bir kayanın önünde durmuş. Kayanın konuşmasını beklemiş. Saatler geçmiş ama ses yokmuş. O sırada yakındaki bir sincabın ayağına diken battığını görüp onu iyileştirmiş. Tam o anda kaya dile gelmiş:

— Gerçek bilgelik, kalbiyle görene konuşur.

Keloğlan ikinci görevi de anlamış ve yerine getirmiş.

Üçüncü görev, en zoruymuş: "Gönlünün sesini dinle." Keloğlan ne yapması gerektiğini düşünürken annesinin sesi gibi bir iç ses duymuş:

— İyilik yapmaktan, doğru olmaktan asla vazgeçme.

O anda her şey aydınlanmış. Bilge Dede karşısında belirivermiş:

— Sen zaten bilgeliğe ulaşmışsın Keloğlan. Cesaret, merhamet ve içtenlikle kalbini temiz tuttun. En büyük bilgi budur.

Bilge Dede Keloğlan'a altın işlemeli bir değnek ve bir kitap vermiş:

— Bu kitapta öğrendiklerini insanlarla paylaş. Bilgiyi saklayan değil, paylaşan gerçek bilgedir.

Keloğlan, saraya döndüğünde padişah onu büyük bir törenle karşılamış. Padişah, onun bilgeliğinden öylesine etkilenmiş ki onu yalnızca danışman değil, halk eğitmeni yapmış.

Köyüne döndüğünde ise onu küçümseyen çocuklar bu kez ona hayran olmuş. Keloğlan onları affetmiş ve öğrendiği her şeyi anlatmış.

O günden sonra herkes Keloğlan'ın ne kadar kıymetli biri olduğunu anlamış. Masallar onun iyilik dolu kalbini anlatmış yıllar boyunca.

Ve gökten üç elma düşmüş: Biri bu masalı yazana, biri okuyana, biri de kalbi Keloğlan kadar temiz olana…

SON

Masal Görseli
Kullanıcılar bu masalı da beğendi:

Çocuklara Masal