Ayışığında Uyuyan Sincaplar
Uzak diyarlarda, Yıldızlı Orman adı verilen büyülü bir orman vardı. Bu ormanda gündüzleri yapraklar şarkı söyler, geceleri ise ay gökyüzüne kocaman bir lamba gibi asılırdı. Yıldızlı Orman'da herkes mutluydu; çünkü burada rüyalar, tıpkı çiçekler gibi büyür ve uyanınca kalplerde tatlı bir sıcaklık bırakırdı.
Bu ormanda yaşayan en sevimli canlılardan ikisi, Kipu ve Mimi adında iki sincap kardeşti. Kipu, her zaman kardeşini koruyan bir ağabeydi. Mimi ise meraklı mı meraklı bir sincaptı. Her gece, uyumadan önce yıldızlara bakıp, "Acaba yıldızların arkasında ne var?" diye sorar, sonra da yavaşça mışıl mışıl uyurdu.
Bir gece, gökyüzü her zamankinden daha parlaktı. Ay, sanki yere biraz daha yaklaşmış gibi görünüyordu. Kipu ve Mimi, en sevdikleri erik ağacının dalında sarılarak uyurken, birden kulağına fısıltılar geldi. Fısıltılar rüzgardan gelmiyordu… Yapraklardan da değil… Ay'dan geliyordu!
Ay, Kipu'ya şöyle dedi:
— Sevgili sincap kardeşler, Yıldızlı Orman'ın düşleri solmaya başladı. Rüyaların ışığı azaldı. Eğer Rüya Tohumu bulunmazsa, çocuklar artık güzel rüyalar göremeyecek...
Kipu hemen uyandı. Mimi'yi hafifçe dürterek uyandırdı. Ay'ın söylediklerini anlattı ve küçük kardeşiyle birlikte Rüya Tohumu'nu bulmak üzere geceye adım attılar.
Ormanın en derin yerine gitmeleri gerekiyordu — Rüya Vadisi'ne.
Rüya Vadisi, sadece gerçekten kalbi temiz olanların geçebildiği bir yerdi. Vadinin girişinde konuşan bir baykuş bekliyordu:
— Rüyaların yolcusu, cesur ve iyi kalpli olmalı. Size üç bilmece soracağım.
Bilmeceler zordu ama Mimi'nin merakı ve Kipu'nun bilgeliğiyle hepsine doğru cevap verdiler.
Birinci bilmece:
— Ne uçar ama kanadı yok, Gece gelir, gündüz yok.
Mimi hemen atladı:
— Rüya!
İkinci bilmece:
— Sesi yok, dili yok ama Kalpleri ısıtır her sabah.
Kipu gülümsedi:
— Güneşin ilk ışığı.
Üçüncü bilmece ise biraz düşündürdü:
— Görülmez ama hissedilir, Rüyaları hafifçe gıdıklar.
İkisi birden:
— Rüzgâr!
Baykuş gözlerini kırpıştırdı ve kanat çırparak kenara çekildi.
— Geçebilirsiniz.
Vadinin ortasında, parlayan bir çiçek vardı. Gecenin karanlığında bile ışıldayan bu çiçek, Rüya Tohumu'nu taşıyordu. Ama çiçeğin yanında uyanmak üzere olan bir Gölge Tavşanı vardı. Bu tavşan, kötü rüyaları korur, güzel rüyalardan hoşlanmazdı.
Kipu, cesurca ileri atıldı. Mimi, cebinden her zaman sakladığı minik fındık kolyesini çıkardı. Bu kolye onların annesinden kalmıştı ve sevgiyle doluydu. Mimi kolyeyi Gölge Tavşanı'na doğru uzattı.
Bir mucize gerçekleşti.
Kolyeden yayılan sıcak ışık, Gölge Tavşanı'nı sakinleştirdi. Tavşan gözlerini kapatıp derin bir uykuya daldı. Kipu çiçeğe uzandı, tohumu aldı ve Mimi'yle birlikte hızla ağaca geri döndüler.
Ay hâlâ onları bekliyordu. Rüya Tohumu'nu ay ışığına tuttular. O anda tohum gökyüzüne doğru yükseldi, parladı, ve bir anda yüzlerce minik yıldız tanesi gibi ormana yayıldı.
O gece, Yıldızlı Orman'daki her çocuk ve her canlı en güzel rüyaları gördü. Ay gülümsedi. Rüzgar tatlı tatlı esti. Ve Kipu ile Mimi, kocaman bir sarılmayla erik ağacındaki dallarına döndü.
Gözlerini kapadılar, kalpleri huzurla doldu.
Ve uykuya dalmadan önce Mimi fısıldadı:
— Yıldızların arkasında rüyalar varmış…
SON
Kullanıcılar bu masalı da beğendi: Çocuklara Masal